-------------------------------------------------------------------------------- Şenkaya ilçesine bağlı Akşar (kosor) sınırları içindedir. Cenevizliler zamanında, Penek kalesinde bir hükümdar oturuyormuş. Bu hükümdarın domuzlarını yöneten bir kürk çobanı varmış. Gel zaman git zaman hükümdarın kızı bu çobana aşık olmuş. Fakat çoban korkusundan maşukasına yüz veremiyormuş. Kızın devamlı ısrarları üzerine günün birinde kendisiyle buluşarak birlikte Penek’ten ayrılmışlar. Allahüekber dağlarına doğru yürüyüp gitmişler. Durumu öğrenen hükümdar derhal takiplerini ve yakalanmalarını emrederek arkalarından bölükler halinde asker çıkarmış. Sevgililere kavuşan askerlere teslim olmayan kızla çoban kendilerini savunmaya başlamışlar. Ve savaşa savaşa dağın yukarısına kadar çıkabilmişler. Önce kız öldürülmüş, daha sonrada tam tepeye vardığı sırada çoban şehit edilmiş. Çoban ölürken son söz olarak ALLAHÜEKBER dediği için adı da ALLAHÜEKBER olarak kalmış. Burası dilek dileyenler ve murat almak isteyenler tarafından ziyaret olunuyor. Ziyarete gelenler namaz kılıyor, mum yakıyor ve kurban kesiyorlarmış. Ayrıca Allahüekber ziyareti havalar kurak gittiği zaman civarda bulunan kırk köyün ayrı ayrı ve gruplar halinde yağmur duasına çıktıkları geleneksel bir yermiş yağmur duasına çıkıldığı yıllarda da mutad olarak yapılan deri (Pazar panayır) münasebetiyle ziyaret olunuyormuş. Deri süresince, aynı zamanda güreş, cirit kabilinde türlü eğlenceler tertipleniyormuş. -------------------------------------------------------------------------------- -------------------------------------------------------------------------------- -------------------------------------------------------------------------------- EPİZOTLAR 1- Hükümdarın kızı çobana aşık olur 2- Padişahın kızı ile kaçan çoban ölürken Allahüekber dediği için dağın adı ALLAHÜEKBER olarak kalır 3- Ziyaretciler tarafından mum yakılan ve kurban kesilen ziyarete yağmur duasına gidilir. Cenevizliler zamanında geçmiş olduğu tahmin edilen bir hikaye İslami bir motifle süslenerek efsane haline gelmiştir. İki aşığın sınıf farkı yüzünden evlenemeyişleri hikayenin meydana gelmesine sebep olur. Çobanın öldürülürken son anda Allahüekber diyerek nefes vermesi onun gizli bir din taşıdığını ve dağa da adını veren bir eren olduğunu göstermektedir. Çoban Müslüman olarak şehit edilince sınıf farkı ortadan kalkmış çoban hükümdardan daha üstün bir mertebeye erişmiş, halkın nazarında kutsallaşmıştır. Efsanenin gerçek oluşu halkın gözünde dağların ismi ve çobanın kabri ile belirlenmiş olur. İsimsiz çobanın kabrine Allahüekber denmesi de İslam dinine verdiği ehemmiyeti ve çobanın mükafatlandırılmasını gösterir. -------------------------------------------------------------------------------- -------------------------------------------------------------------------------- Efsane değerli hocamızın anlatımlarıyla paralellik taşımakta olup hocasına asi olan bir öğrenciye hocası beddua eder ve şöyle dediği rivayet olunmakta domuz çobanı olasın, domuzun nefesi ensene tırnakları başına değsin der. Öğrenci hocasında ayrılır Penek kalesi tekfurunun yayınında domuz çobanlığı yapmaya başlar. Zamanın şartlarına göre eğitimli ve kültürlüdür. Kısa zamanda kendisini kabul ettirir. Çevresinde sevilen ve itibar duyulan birisi haline gelir. Bu arada tekfurun kızı çobana sevdalanır ama karşılık görmez. Bir gün domuzları otlatırken domuz yavrular, çoban domuzun yavrularını ayaklarında birbirine bağlar sırtına alır ve sürüyle beraber kaleye doğru yola koyulur. Bu esnada domuz yavrusunun ayakları çobanın başına nefesi ensesine değence çoban hocasının kendisine ettiği bedduayı hatırlar. Büyük bir pişmanlık duyar ve hocasından af dilemek arzusuyla işi bırakır ve yola koyulur. Çobanının işini bıraktığını öğrenen tekfurun kızı çobanın arkasından çobanı takip eder. Bunu duyan tekfur çok öfkelenir ve arkalarından asker gönderir. Askerler kıza ulaştıklarında kız geri dönmez ve orada şehit edilir. (Kıymetli hemşerilerimizin de bildiği Büyük Çukur’a gidilirken Yurtlar mevkiinin bitimi ile Şenkaya istikametinden Tozluyol, Kosor , Hoş, Taht ve Kışla yaylalarına gidilen yolun kesiştiği yerde söylene gelen geçmişten günümüze KIZIN MEZARI isimli bir mezarın bulunduğu doğrudur ve köylülerimiz ve gelip geçenler tarafından yad edilir ruhlarına fatiha okunur.) kızın şehit edildiğini gören çoban tepeyi aşmaz ve cenk eder ve dağın tepesin de o da şehit edilir. Çobanın kabrinin bulunduğu yer dağın zirvesinde bulunan ve halk arasında ermiş bir kişi olan (Şeyh SENANİ: ABDULKADİR GEYLANANİ HZ. ‘nin müridi olduğu konusunda rivayetler mevcuttur. ) yöresel ifadeyle SELANİBABA türbesi diye isim verilmiş olup kitapta yazılanlar ile halk arasında kulaktan kulağa anlatılanlar paralellik taşımakta. Genellikle Temmuz aylarında Yaylaya çıkılır, yaylaya çıktıktan birkaç gün sonra ( o yılın şartlarına göre) ziyarete ( dağın zirvesine yakın düzlük bir yere ) çıkılır çıvar köyler davet edilir. Güreş, Cirit ve çeşitli bar oyunlarıyla gün bayram havasına dönüşür. Dışardan gelen misafirlere ikram yapılır yenilir içilir. çeşitli sıkıntıları olanlar kitapta bahsedildiği gibi dağın zirvesinde bulunan türbeyi ziyaret eder ve batıl olmasına rağmen dilekte bulundukları ve mum yaktıkları doğrudur. 1- Başka bir menkıbeye göre büyük tufanda Nuh (A.S.) gemisinin dağın zirvesine oturması ve Nuh (A.S) Allahüekber dediği ve dağın isimin Nuh (A.S) kalma olduğudur. 2- Anadolu’ya gelen ve Aras- Çoruh nehirleri havzasına yerleşen öncü Türk birlikleri ve oymaklarında göçebe mera hayvancılığın önemli bir yeri olması ve bulundukları dağ silsilesinin Ortaasya da bulunan Tanrı sıra dağlarına benzemesi ve Müslüman olan bu öncü Türk oymak ve birliklerinin Allahüekber ismini verdiği rivayet edilmektedir. Her üç menkıbeyi saygıyla karşılıyor. Her karış toprağı şehit kanlarıyla sulanmış memleketin evlatları olarak köyümüzün sitesini ziyaret eden ziyaretçilere ve kıymetli hemşerilerimize selamlar